Bion-X teknolojisi
Yeryüzündeki tüm yaşam formları hücrelerden oluşur: Tek hücreli organizmalar olan bakteriler, çok hücreli bitkiler, mantarlar, hayvanlar alemi ve son olarak da doğanın yaratımının başeseri olan insan… Hücre, yaşayan tüm organizmaların yapısının, işleyişinin, üremesinin ve gelişiminin temel taşıdır. Hücrenin dışında yaşam yoktur. Tüm organizmanın işleyişi hücrenin işleyişine bağlıdır. Yakın zamana kadar klasik biyoloji, organizmayı *nörohumoral düzenleme yardımıyla hücrelerin bütünsel etkileşimi olarak görüyordu. Humoral düzenleme, vücudun çeşitli organ ve dokularından kana aktarılan ve kan tarafından vücut boyunca taşınan kimyasalların yardımıyla meydana gelir. İnsanlarda ise humoral işleyişi endokrin salgı bezlerinden oluşan endokrin sistem gerçekleştirir. Humoral düzenleme, hücreler ve organlar arasındaki etkileşimin çok eski bir şeklidir. Fizyolojik süreçlerin sinirsel düzenlemesi, sinir sistemi yardımıyla vücut organlarının etkileşimini sağlar. Vücut fonksiyonlarının sinirsel ve humoral düzenlemesi birbiriyle bağlantılıdır ve vücut fonksiyonlarının nörohumoral düzenlemesinin tek bir mekanizmasını oluşturur.
*(Nörohumoral= Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet.)
Tek hücreli organizmalar
Fakat son 40 yılda yürütülen teorik çalışmalar ve özellikle son 10 yılda dünya çapında birçok bilim insanının gerçekleştirdiği uygulamalı çalışmalar, hücreler arası elektromanyetik etkileşimin ve vücut dışındaki elektromanyetik alanların tüm organizmanın işleyişi üzerindeki etkisinin ne kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu konuyu anlamak için hücrenin nasıl düzenlendiğini göz önünde bulundurmak gerekir:
Biyolojik zar, proteinler ve polisakkaritlerle kaplanmış fosfolipitlerden oluşan ultra ince bimoleküler bir zardır. Bu hücresel yapı, canlı bir organizmanın bariyer, mekanik ve matris özelliklerinin temelini oluşturur. Hücre zarı, belirli bir bölgeyi çevreleyen, çeşitli noktalarında birçok kapı bulunan tel örgü bir çit olarak düşünülebilir. Küçük canlılar bu çitin deliklerinden içeri-dışarı serbestçe girip çıkabilirken, daha büyük ziyaretçiler sadece kapılardan girebilirler –ki yine de hepsi giremez. Ziyaretçilerde sadece kendi kapılarının anahtarları vardır ve diğerlerinin kapılarından giremezler.
Öte yandan, sağlıklı sesin hücrelere çok hızlı bir şekilde, temassız ve yan etkisiz olarak geri dönmesine yardımcı olacak başka bir yol daha vardır. Aşağıda ele alınacak olan Bion-X ürün serisinin işleyişinin temelinde bu yöntem yatmaktadır. Daha iyi anlamak için, zarın yüzey yükü oluşumuna dikkat edelim. Okuldaki biyoloji dersinden biliyoruz ki, sodyum-potasyum pompasının çalışması nedeniyle, zarın iç kısmı, zarın dış tarafının pozitif yüklü olmasına bağlı olarak, her zaman negatif yüklüdür. Dolayısıyla, bu da hücre zarının yüklü bir parçacık -yai iki kutuplu- olarak kabul edilebileceği anlamına gelir.
Hücre Zarının Yapısı
Elektrik alanı
Faraday, Lorenz, Ampere, Maxwell gibi seçkin bilim insanları doğanın sırlarının araştırılmasına büyük katkı sunmuşlardır. Bu bilim insanlarının bilimsel araştırmaları sonucu olarak, herhangi bir yüklü parçacığın etrafında bir elektrik alanı olduğu bilinmektedir. Yüklü bir parçacığın salınım hareketi, kendi etrafında alternatif bir elektrik alanı yaratır ve alternatif bir elektrik alanı da alternatif bir manyetik alan yaratır. Yani, mekanik olarak titreşen yüklü bir parçacık kendi etrafında bir elektromanyetik alan yaratır. Yukarıdakilerin hepsi göz önünde bulundurulduğunda, her bir hücrenin etrafında bir elektromanyetik alan olduğu ortaya çıkmaktadır. Ve bu alanın frekansı, hücre zarının mekanik titreşimlerinin frekansı ile uyumludur. Şu da doğrudur: Eğer hücrenin etrafında bir elektro-manyetik alan yaratırsanız ve bu alanın frekansı hücrenin doğal frekansı ile rezonans olarak uyuşuyorsa, o zaman bu alanın enerjisi hücre zarının mekanik titreşimlerinin enerjisine dönüşür. Bu tür titreşimlere akustoelektrik denir. Ya da daha basit bir ifadeyle, harici bir elektromanyetik alan hücrelere sağlıklı sesi geri kazandırabilir. Farklı işlevselliğe sahip vücut hücreleri farklı boyutlara ve diğer parametrelere sahip olduğundan, etki eden alanın parametreleri de seçili hücre grubu üzerinde yeterli etkiyi göstermesi için farklı olmalıdır. Bu olgu biyofizik adı verilen bir bilim dalı tarafından incelenmektedir.
Seçilen etki programına bağlı olarak Bion-X cihazı tarafından oluşturulan elektromanyetik alan çeşitli hücre türleriyle rezonansa girer. Örneğin, beyin ritimleriyle ilgili programlar kullanılırken Bion-X cihazı tarafından yayılan elektromanyetik alanın parametreleri beyin hücrelerine göre rezonans gösterir. Bu hücreler arasında korteks, subkorteks ve talamik yapıların nöronlarının yanı sıra, epifiz ve hipofiz bezlerinin hücreleri de yer alır. Bir başka örnek olarak, bağışıklıkla ilgili programlar kullanılırken de, etki beyaz kan hücreleri, karaciğer, timus ve dalak hücreleri üzerindedir.
Su molekülleri
Bion-X serisi cihazlarda kullanılan teknolojinin önemli bir özelliği, ürettiği ışınımın vücudun su matrisi ile etkileşime girmesidir. Vücudumuzun %70’i sudur. Genel olarak su molekülünün elektriksel olarak nötr olmasına rağmen (eşit sayıda elektron ve protona sahiptir), elektronlar asimetrik olarak dağılır ve bu da su molekülüne kutuplu bir karakter kazandırır. Su molekülü çift kutupludur (dipol). Suyun özellikleri oldukça sıra dışıdır; bu durum su molekülünün küçük boyutuyla, moleküllerinin kutupluluğuyla ve birbirlerine hidrojen bağlarıyla bağlanma yetenekleriyle ilişkilendirilir. Sürecin fiziksel mekanizmalarının derinlerine inmeden, en önemli şeyi not edeceğiz: Bion-X cihazının ışıklandırılmış suyu biyolojik olarak aktif hâle gelir. Bu tür su, canlı hücrelerdeki tüm metabolik süreçler üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
Mikro organizmalar
Uygulanan teknolojiler ayrıca mikro organizmalar üzerinde baskılayıcı bir etki yaratmayı da mümkün kılmaktadır. Bu organizmalar arasında bakteriler, virüsler, mantarlar, protozoa ve solucanlar yer almaktadır. Bu teknoloji uygulanırken, elektromanyetik alanların mikro organizmalarda meydana gelen çeşitli fiziksel süreçlerin dinamikleri üzerindeki etkisi dikkate alınır:
- Parazit hücrelerindeki metabolik süreçler üzerindeki, örneğin boyları üzerindeki etkileri.
- DNA çoğalması süreci (bazı durumlarda virüsler ve RNA), yani bölünmesi -üremesi- üzerindeki etki.
- Bakterilerin motor mekanizmalarının bloke edilmesi.
Bion-X serisi cihazlarda kullanılan teknolojilerin analog cihazlardakilerden farkı, daha genişletilmiş bir etki modunun kullanılmasıdır. Söz konusu bu mod, uygulama yapılan organizma üzerinde rezonans emilimi aralığının tamamının taranmasını ve buna paralel bir bağışıklık düzenleyici etki oluşturulmasını içermektedir.
Kiralite
Bion-X teknolojisinde kullanılan elektromanyetik radyasyonun önemli bir özelliği de kutuplaşmasıdır. Etki alanı, doğru dönüş yönüyle, eliptik kutuplaşmaya sahiptir. Hücresel yapıları oluşturan moleküllerin çoğu kiral özelliktedir. Kiral bir nesne, herhangi bir uzamsal rotasyonun nesneyi ayna görüntüsüyle birleştirmesinin imkansız olduğu durumdur. Örneğin, sol ve sağ el birbirinin ayna görüntüsüdür. Ancak sağ eldiveninizi asla sol elinize takamazsınız. Elin kiral olduğu söylenebilir.
Elinizi ya da eldiveni ne kadar bükerseniz bükün, hiçbir şey işe yaramayacaktır. Ancak, örneğin bir küp ya da piramit alırsanız, bu tür nesneler aynadaki yansımalarıyla kolayca birleştirilebilir. Bu arada, kiralite kelimesinin kendisi Yunancada el anlamına gelir. Bir molekülün kiralitesi, hücresel reseptörlerin özelliğini belirleyen en önemli parametredir. Bir örnek verelim: Sağ taraftaki vidayı sol taraftaki deliğe vidalamayı deneyin. Vida ve deliğin çapları aynı olsa bile, vida hiçbir şekilde deliğe girmeyecektir. Çoğu hücresel reseptörde de durum böyledir. Ligandlar (reseptörlerin tepki verdiği maddeler) ve reseptörler bir kilidin anahtarı gibi birbirlerine uymalıdır. İşte burada asıl önemli olan moleküllerin kiralitesidir. Kiral molekülün çarpıcı bir örneği, sağa doğru bükülmüş bir çift sarmal olan DNA molekülüdür. Üstelik, DNA’yı oluşturan şekerler de doğru izomerizme (normalde birbirlerinde farklı olması gereken bilateral vücut parçalarının benzer olması durumu) sahiptir. Bu tür moleküler yapılar, etkiyi yaratan elektromanyetik alanların kutuplaşma parametrelerine özellikle duyarlıdırlar.